3. Bölüm
Yeni bölüm geldi.
İyi okumalar canlar🌼
*****
Ömer Elif'in teşekkür etmesinden sonra etrafına baktı. Eve ne zaman gelmişlerdi hiç farkında değildi. Zaman dediğin kavram sevdiklerin yanında olunca uçup gidiyordu. Sevdiklerin yanında olmayınca da sanki duruyor hiç geçmiyordu.
*****
Sabah olduğunda Elif evin içinden gelen seslerle gözlerini zar zor açtı. Bugün günlerden pazardı. Elif bugün çalışmıyordu. Diğer günlerin yorgunluğunu atmak için bu sabah biraz daha fazla uyumak istiyordu ama bu şu an için mümkün değildi. Evde iki çocuk olunca uykusuna veda etmek zorunda kalmıştı. Ali ve oyun arkadaşı koca çocuk Yaman'ın çıkardıkları gürültüden dolayı ev içinde küçük bir savaş çıkmış gibiydi. Normal de Ali sessiz sedasız oynar kimseyi rahatsız etmezdi. Gürültücü Yaman, Ali'yi de kendisine benzetip evde sağa sola koşturup kovalamaca, futbol gibi oyunlar oynatıyordu.
Tabi ki buraya üçüncü kişi olarak da onlara göre biraz daha olgunlaşmış çocuk Derya da eklenince tam cümbüş takımı meydana çıkıyordu. Elif'in bugün izin günü olduğunu bilen Derya kuzusu da fırsatı kaçırmamış sabah uyandığı gibi Hanife teyzesinin evinde soluğu almıştı. Sevdikleri için yanlarında bulunduklarını biliyordu Elif onun için içten içe mutlu olup gürültülerine ses çıkarmıyordu. Tamam bazen güzelce azarlıyordu. Bu azarları sırf onların iyiliği için yapıyordu.
Elif için aslında tatil günü yoktu, pazar günü iş bulabilirse çalışırdı. Çünkü tek başına bir şeylerin üstünden gelmeye çalışırken maddi olarak zorlanıyordu. Bu pazar nasibinde iş yoktu. Aslında bir taraftan da olmaması iyi olmuştu. Ali'ye vakit ayıramadığını fark etmişti. Annesi hayatta olsaydı kesinlikle ona, hiç değilse pazar günü dinlenmesini, kendini hiç düşünmediğini söylerdi.
Elif'in uykusu iyice dağılsa da yatakta keyif için uzanmaya devam ediuordu. Şimdi de Derya ve Ali birlikte oldukça yüksek sesle şarkı söylüyor, Yaman da onların şarkısını eşlik adı altında katlediyordu. Ali gibi sesi çıkmayan çocuğu bu ikili çocuğun eğlenmesi ve biraz daha dışa dönük olması için çabalıyorlardı. Elif bu harrketlerinin farkındaydı. Ama az sonra komşular rahatsız olup kapıya dayanırsa şaşırmazdı. Hanife teyzenin sesi onların yanında oldukça kısık kalsa da kulağına geliyordu, kızı uyandıracaksınız, diye onları uyarıyordu ama nafileydi.
Biraz daha yatıp dinlense aslında çok güzel olurdu. Tekrar yatarsa biliyordu ki az sonra Derya kuzusu onu uyandırmak için odaya dalacaktı. Hiç istemeyeceği şekilde türlü işkence barındıran harrketlerle kaldıracaktı.
Yatakta doğruldu. Pencereden gökyüzüne baktı. Küçüklüğünden beri gökyüzüne bakmak Elif'e huzur veriyordu. İçine dolan mutlulukla gülümsedi. İçeridekiler şarkı söylemeyi bırakmış şimdi de içeriden gülme seslerini duyuluyordu. Mutluluk öyle güzeldi ve bulaşıcı olduğundan gülümsemesi sesleri duydukça daha da çoğaldı.
Bir süre sonra Derya'nın, Hanife Teyzeye bir sürü iltifatlar etmesi ve güldürecek şeyler söylemesini duydu. Bir taraftanda kıyafetlerini değiştirip odadan çıkmak için hazıtlanıyordu.
"Hanife Teyzem, ben diyorum ki ben ile Yaman'ı değiştirelim bizimkilerle. Yaman onların oğlu olsun ben de senin kızın."
"Taman kuzum. Hiç değişim yapmayalım ben direk seni de alayım."
Hanife Hanım Derya'nın saçlarını severek cümlesini söylemişti. Derya o kadar çok seviyordu ki birinin böyle saçlarını okşamasını, annesinden görmediği şevkati başkasından görüyordu.
"Şimdi ben 3 ay büyüğüm ya Yaman'dan, ona abla da olurum."
Elif onların yanına gelmişti ama hiçbiri onu fark etmeyince kendisinin de orada olduğunu belirtmek için öksürdü. Odadakiler ona doğru döndüler. Hanife gülümsüyordu. Gün onun için mutlu başlamıştı. Yaman da Derya'nın abla lafını duyunca kesin şimdi tam bir curcuna çıkacak günü daha da güzelleşecekti. Derya da Elif de kendisinin doğurmadığı ama candan gönülden bağlı olduğu kızarı gibiydi Hanife için ve torunu Yaman gibi değerliydiler.
"Abla mı? Güldürme beni prenses."
"Sus bakayım ablaya gülünmez."
Derya ciddi bir şekilde konuşmaya başlamıştı. İşaret parmağını sallayarak Yaman'a yaramazlık yapmış çocuğa bakar gibi kaşlarını çatmış bakıyordu.
"Hem sen koş bakayım bakkala, iki ekmek al gel."
"Allah Allah neden ben gidiyorum. Sen gitsene hem iş yapmıyorsun. Ben burada kahvaltıyı organize edip ve Ali'yi oynatıyorum."
"Sen evin iş yaptırabileceğim en küçüğüsün, ben de bu evin ablasıyım. Bu yüzden canım kardeşim koş bakalım."
"Ben giderim."
Elif bir koşu bakkala gidip gelmek hiç sorun değildi. Yaman'ın gitmemek için türlü bahaneler üreteceğini bildiği ve daha fazla kahvaltı için bekletmemek için kendisi gitmek istemişti.
Hanife de Derya'nın oyununa katılmıştı. Yüzünde oluşan sinsi gülümsemeyi saklamaya çalışıyordu. Evde ekmek vardı. Derya gelirken almıştı. Sırf Yaman'a işkence çektirmek için uğraşıyorlardı. Evdeki herkesin Yaman'ın iş yapmamak için türlü taklalar atacağını bildiğinden biraz uğraşmak istiyorlardı.
"Üstüme ceketimi alıp hemen gider gelirim."
Elif odaya doğru yönelmişti ki Derya üstüne atladı.
"Gel şaka yaptık. Ekmek var evde Elif'im."
"Maşallah sabah sabah bu ne enerji, ben daha uyanamadım bile."
"Tamam, balım şimdi sen otur. Şöyle...hı...ben sana çay doldurayım miss gibi uyanırsın."
"Sen doldurmasan mı?"
Elif Derya'nın yapacağı sakarlıkları hayal etmemeye çalışıyordu. Hanife teyzesine bakıp kaşlarıyla işaret ediyordu. Derya'ya yaptırmaması için ama nafileydi.
"Çok ayıp ama hizmet edeceğiz hala konuşuyor. Şimdi sakin olalım ve bardağı alalım."
Hanife hanım Derya sakarlık yapsa da yapmasına alışmıştı bir şey demiyordu. Melek'in ölümünden sonra hayatına girrn bu iki kız neşesi olmuştu. Genç kız alınmasın hatta hevesi kırılmasın diye bazen yeni bir iş bulurdu, yaptırtırdı. İşte Derya için Hanife teyzesinin Melek'i gibi annesinden bir farkı da buydu. Annesi sürekli ona bu yönünü yüzüne yüzüne haykırırdı. Derya, Hanife teyzesinin yanında rahattı. Hatta en minimum sakarlığı bu evde yapardı.
"Benim kuzum bize çay mı dolduracakmış, Ellerinden güzel bir çay içeceğiz."
O sırada Derya birazcık diye adlandırdığı ama biraz olmayan çayı mutfak tezgahına dökmüştü. Elini yakmıştı fakat hiçbir şekilde çaktırmadı. Bu tür küçük aksilikler olabilirdi. Kesinlikle sakarlık değildi. Canım her zaman olabilecek bir şeydi de mi.
"Buyur Hanife Teyzem afiyet bal olsun."
Hep birlikte gülerek konuşarak arada kahkaha atarak kahvaltılarını yapmışlardı.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra, Hanife hanım örgüsünü örmeye, Ali çizgi film izlemeye, Yaman arkadaşlarıyla maç yapmaya gitmişti. Elif ve Derya da mutfak masasında kahvelerini yudumlarken sohbete dalmışlardı.
Elif, Derya 'nın kıpır kıpır yerinde duramayan ve sürekli gözlerini kaçıran halinden bir şeyler gizlediğini anlamıştı.
"Hadi söyle yoksa çatlayacaksın."
Derya, kaşlarını neyi dercesine çatmışdı.
"Neyi kardeşim anlamadım?"
Elif anlamamış gibi davranan kuzusunun gözlerinin içine iyice bakmıştı.
"Kuzum bir şey olmuş, belli anlamamazlığa gelme."
"Şey"
Derya lafı ağzında dolandırmaya başlamış, kelimeleri bir türlü söyleyememişti.
"Biri var."
Derya derin bir nefes vermişti. Ama nefes yeterli gelmemiş gibi elleriyle yüzünü havalandırmaya başlamıştı.
"Yani biri var dediysem, hoşlandığım biri, kalbime baskı uygulayan, onu görünce böyle nefessiz kalmış gibi hissettiğim."
Elif pür dikkat, şaşırmış şekilde Derya'yı dinliyordu.
"Kim bu şanslı kişi Kuzum?"
"Şanslı mı bilemem ama mahalleden biri. "
Elif iyice merak etmişti. Mahalleden kim olabilirdi.
"Mahallemizin hangi güzide genci, hadi söylesene."
"Kardeşim sesli söylemeye korkuyorum. Ya aklım da kalbime yenik düşerse diye."
Derya, Elif'in kulağına doğru eğilip oldukça kısık bir şekilde hoşlandığı kişinin ismini söyledi.
Elif, duyduğu isimle oldukça şaşırmıştı. Kuzusunun söylediği isim hoşlandığı kişi olamazdı. Bu mümkün değildi. Arkadaşının gözerindeki sevinç pırıltılarını gördü.
Hanife hanımın içerden kızlara seslenmesiyle birlikte Derya onların yanına gitmişti ama geride oldukça düşünceli Elif bırakmıştı.
*****
Hepsi hazırlanmış şekilde mahallede oturan Elif'in annesinin en yakın arkadaşı olan Vildan hanıma gidiyorlardı. Vildan, Melek'in tek dostu ve sırdaşıydı. Vildan'ın iki tane oğlu vardı. Biri yirmi dört yaşında mahallenin gençlerindendi Bulut, diğeri on dört yaşında tam ergenliğinde olan Berk'ti.
Vildan hanım hamileydi, her zaman bir kızı olsun istiyordu. İki oğlunu her anne gibi sevse de eşiyle birlikte kız çocukları olsun hep istemişlerdi. Bugün aileye katılacak bebek için odayı hazırlayacaklardı. Hamileliğinin son ayında olduğu için yardım etmeye gidiyorlardı.
Bebek için bir oda daraltılmış, böylece ailenin yeni üyesi için evde küçük de olsa bir yer ayarlanmıştı. Bu duruma tek sinirlenen ailenin ergeni Berk'ti. Bu yaşında abi olmaya hazır olmadığını ve evde sürekli ağlayan insan yavrusu görmek istemediğini söyleyip duruyordu.
Derya, Elif ve ortada her ikisinin elini tutan Ali ve önden önden giden Hanife Hanım ile yolda Vildan'ın evine doğru gidiyorlardı.
Evin kapısına geldiklerinde, kapıda onları Vildan hanım karşılamıştı. Diğerlerine sarıldıktan sonra Elif'e sıkıca, sevgi dolu şekilde sarılmıştı. Hamilelikten dolayı hormonları iyice coşmuş, zaten duygusal olmasının yanında şimdi tam bir ağlayan biri haline gelmişti. Melek'i ne kadar özlediğin fark etti. Elif de annesi gibi masum, yardımsever ve çok güzeldi. Gözünden bir damla yaş aktı. İçinden "Allah'ım Elif'imin bahtı annesi gibi olmasın." diye dua etti. Gözyaşını çaktırmamak için sildi. Kollarını Elif'ten ayırdı.
"Geç içeri güzelim. Gençler arkada tarafta biz Ali'yle mutfağa geçelim. Çok güzel yemekler yaptım."
Vildan hanım Elif'in koluna dokunarak içeri doğru yönlendirmişti. Diğer eliyle de Ali'nin başını okşayarak onunla birlikte mutfağa doğru yürümeye başladı.
Elif, seslerin geldiği yere doğru ilerlerken birden Taha sırıtmış bir şekilde koşarak Elif'i duvara doğru itekledi, daha sonra da savurarak önüne çekti, Elif'in arkasına saklandı.
"Elif, beni ormanın kralı aslan kardeşin eline verme. Beni çiğ çiğ yiyecek."
Taha bir taraftan konuşuyor bir taraftan da altan alta sırıtıyordu.
"Gel lan buraya! Bu sefer cidden ellerimle güzelce seveceğim seni gel!"
İçerden oldukça sinirli olduğu sesinden belli olan Ömer bağırıyordu.
Ömer odadan çıkıp koridorda Elif'i görünce tüm gerginliği bir anda geçmişti. Gerginliğin
yerine daha farklı kalbini yerinden çıkartacak bir hisse bırakmıştı.
Bu sırada Derya ve diğerleri de odadan çıkmış, bir film izler gibi Taha ve Ömer'in kavgasını izliyorlardı.
Taha da hala Elif'i önünde tutabilmek için sağa sola çekiştiriyordu. Derya gülerek "Ömer oldukça sinirli görünüyor. Elif kardeşim sanki. Bu ikili arasında ortada sen kaynayacak gibisin." diye şakayla karışık söylendi ve arkadaşını şaka yaparak korkutmaya çalışıyordu.
"Bırak kızı bir şey yapmayacağım."
Ömer, Elif'in Taha yüzünden sağa sola savrulmasına da sinirleniyordu. Kaşlarını çatarak tehdit eder bir tonda bağırmadan onu güzel bir şekilde hırpalayacağını belirtiyor.
"Söz ver. Öyle bırakayım."
Taha, Ömer'i çocukluğundan tanıdığı için sesindeki tınıyı biliyordu.
"Bırak! Canım arkadaşım"
Ömer, ikiletme daha kötü olacak der gibi cümlesini kuruyordu.
"Söz ver."
Taha çocuk gibi omzunu kaldırıp indiriyordu. Ömer, bir taraftan da arada kalmış Taha'nın elinden bir türlü kurtulamayan ne olduğunu da anlamayıp kendini kavganın ortasında bularak şaşıran bal gözüne çaktırmadan bakıyordu.
"Tamam."
Derin bir nefes alıp vermişti. "Söz."
Ömer'in söz vermesiyle Taha Elif'i bıraktı. Ama Taha haini sırf kendini kurtarmak ve güvenceye almak için Elif'i Ömer'in üstüne itti.
Elif, Ömer'e çarpıp Ömer'in üstüne düşmüştü. Her şey saniyler içinde gerçekleşti Elif bir anda kendini Ömer'e bitişik halde buldu. Bir de kafasını Ömer'in çenesine çarpmıştı. Alnının acımasıyla birlikte ağzından ahh diye bir acılı inilti çıktı. Ömer için ise ne acı vardı çenesinde ne de bir sinir. Çünkü Elif'in savrularak kendisine çarpmasıyla aralarında mesafe kalmamış dipdibe durmalarıyla kalp atışları atmaya dair bir belirti göstermiyor neredeyse durmuş artık atmıyordu.
"Aha! Elif iyi misin kardeşim?"
Derya durumun komikliğine hem gülüyor hem de Elif'e bir şey olup olmadığını merak ediyordu.
Elif, hem canının acısı için ağzının içinde bir şeyler geveliyor hem de Taha'yı ilk gördüğü yerde nasıl acısız bir işkence yapabilir onun planını yapıyordu.
Elif, Ömer ile nasıl bir durumda olduğunu farkında dahi değildi.
Ömer Elif düşmesin diye kollundan bir eliyle, diğer eliyle de belinden tutuyordu. Dışardan Taha ile Ömer'in kavgasına şahit olmayan biri Ömer ve Elif'i sarmaş dolaş sarılmış gibi görürdü. Dünkü gerçekleşemeyen sarılma bugün Taha'nın vesilesiyle olmuş gibiydi.
Elif bir anda Ömer'in dibinde olduğunu fark etti. İkisi göz göze gelince içinde bulundukları yakınlıktan dolayı ateşe değmiş gibi birbirlerinden hızlıca ayrıldılar.
*Sizce Derya'nın hoşlandığı kişi kim?
*Sizce Ali, Elif'in neyi oluyor?
*Yazdığım ilk kitap, bölümler geldikçe konu daha iyi anlaşılacaktır.❤
Yorumlar
Yorum Gönder