GİRİŞ VE TANITIM
GİRİŞ
"Artık çok uzaklaştım, en çokta kendimden; evden, senden; göçmen kuşlar gibi" Pinhani bir şarkısında böyle diyor. Asya da kendine ev bildiği yerden Üveyik kuşunun kanatlarını özgürce çırpmasıyla birlikte ruhuna uçuyor. Ve şarkı devam ediyor sanki Asya Yusuf'a sesleniyor "Hikâyem senle başlardı. Senle devam etsin. Beni sen inandır." En sonda da haykırıyor Asya kendine ve herkese "Bir şey bilmezdim aslında, karıştırdım tüm renkleri. Hata yaptım tabi." Hatalarını kabul ediyordu. Kurtulmayı o kadar çok istiyordu ki yağmurdan kaçarken doluya mı tutulacaktı?
TANITIM
"Üveyik"
Yusuf'un sesi kendinden emin ve otoriter bir şekilde çıkmıştı. Pürüzsüz ve kaya gibi sert ses tonunda hangi duyguyu barındırdığı anlaşılmıyordu.
Asya, isminin karşısındaki adam tarafından söylenmesiyle kaşlarını çatmış şekilde kafasını daha da dikleştirdi. Karşısında gördüğü adam Yusuf Hanbeyli'ydi. Hanbeyli Şirketinin varislerinden biriydi. Bu adamın burada olması ve ismini söylemesi onu oldukça şaşırttı.
Kehribar rengi gözleriyle Asya bakışlarını Yusuf'un gözlerinin içine dikerek bakıyordu. Aklındaki düşüncelerin çokluğundan mantıklı bir karar vermesi saniyeler geçtikçe zorlaşıyordu.
Yusuf birkaç adım atarak aradaki mesafeyi biraz daha kapattı. Fotoğrafta gördüğü kızı bu işin içinde kullanacaklarını hiç düşünmemişti.
Yusuf dikkatli bir şekilde Asya'yı inceliyordu. Asya, Yusuf'un onu incelediğinin farkındaydı. Asya da kendisine dikkatli bir şekilde bakan adama bakmak istiyordu. Fakat bundan daha büyük bir sorunu vardı. İçine kısıldığı bu odada kaç kişiydiler ve odadaki diğer adamların konumu nasıldı. İçeridekileri inceledikten sonra kaçmasının imkânsız olduğunu anladı. Kaçmaya kalksa yapacağı ilk hamlede yakalanırdı.
Asya onlar harekete geçmeden bir hamle yapmamaya karar verdi. Burada durarak karşı taraftan saldırı bekleyip savunma yapmak hata olurdu. Karşısında avını bekleyen avcı gibi duran kişilere göre basit bir avdı. Tekrar bakışlarını Yusuf Hanbeyli'ye çevirdi.
Yusuf'un gözleri buz mavisiydi. Şu anda gözlerindeki buzullar alev almış cayır cayır yanıyor gibiydi. Yusuf'un öfkesi an ve an artıyordu. Kızı gördükten sonra içinde oluşan duyguyu ise sinire çevirmiş ve bütün suç kızınmış gibi cezayı ona kesmek istiyordu.
Rakiplerinin şirketine bu kadar kolay girmesi ve odasına kadar girmeye cesaret etmeleri, onu hafife almaları düşmanlarının ne kadar aptal olduğunu gösteriyordu. Yusuf, sinir ve alay barındıran gülümsemeyi dudaklarına kondurdu.
*****
Asya, elinde tuttuğu kâğıtlardaki bilgilerin çoğunu hatta tamamına yakınını kendisi dahi bilmiyordu. Ama emin olduğu tek konu varsa Çakal, Üveyik'in bu bilgileri ele geçirip öğrendiğine kesin gözüyle bakacağıydı. Bu kesinlikle göz bebekleri titredi.
"Ne istiyorsun Yusuf Hanbeyli?"
Korktuğu halde geri adım atmayan kızı planına dahil etmesinin iyi olduğunu düşündü Yusuf. Böyle özellikleri olan kişilerin yanında olmasını memnuniyetle karşılardı.
"Küçük bir anlaşma diyelim, Üveyik."
*****
Keyifle okumanız dileğiyle ❤
Yorumlar
Yorum Gönder