İki-Beş Numaralı Oda


 

İki-Beş Numaralı Oda

*****

Bir an, bir karar ve bir dönüm noktası... Şu an burada uygulamak zorunda olduğum şey de tam olarak buydu. Aklımdaki sorular ve dakikalar geçtikçe azalmayan korkumla birlikte yukarı çıkıp çıkmamak arasında kaldım. Öncelikle notları gönderen kişiler kimdi ve notu okuyamasaydım ne olacaktı?

Bir seçim yapmak zorunda olduğumun farkındayım. Pusulası bozulmuş bir gemi gibi deniz feneri ararken belki de kutup yıldızını bulmuştum. Bu düşünce ile bir işaret bulduğumu hissetsem de her zaman duygulardan öte mantığıma güvendim. Şimdi vereceğim karar da aklımdaki onlarca soruyu yanıtlamasa da beni yönlendirmek ve merdivenlerden yukarı çıkarmak için yeterliydi.

Bazen bir an olur, gözünüz takılır bir şeylere pek önemsemezsiniz ama daha sonraki zamanlarda ardı ardına gelen "Yanlış mı gördüm ya da birine benzettim?" sorularının gün geçtikçe çoğalmasından dolayı zihnimin derinliklerine attıklarımın bir araya gelmesiyle kimden kaçmam gerektiğini az çok tahmin edebiliyordum. Fakat kiminle veya kimlerle yan yana yürümeliyim işte bu noktada emin olamıyordum.

Mutlaka her zaman her seçimin hata payı olur. En az hata payı olanı seçmeye çalışırız. Bu seferki seçimimde yanılma oranım yüksekti. Ya tek başıma hareket edecektim ya da içlerinden  birisini seçecektim. Tek hareket etmek ise kontrol alanları oldukça yüksek olan bir gezegende oldukça tehlikeliydi. Buradan çıktığımda peşimdekilerle birlikte gezegenin güvenliklerine yakalanmama olasılığım neredeyse yok denecek kadar azdı. 

Bütün seçeneklerin artısı ve eksilerini düşününce, apartmanın 3. katındaki 5 numarada bekleyip sonraki hamleyi hesaplamak daha mantıklı geldi.

Düşün. Uygula. Karşıdan gelecek hamleleri düşün ve gör. Tekrar planla.

Kendi kendime düşünceler içinde boğulmama ramak kaldığını fark ettiğimde irkilerek kendime geldim. Temkinli adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladım. Sıkı sıkıya elimde tuttuğum kağıt sihirli güç ile yazılmış bir kağıttı. Acaba bu apartmanda sihirli gücümü kullanabiliyor muydum? Bunu deneyip görmek için harika bir zaman değildi. Ne yazık ki gezegenin çoğunluğu gibi ben de daha önce sihirli gücümü kullanmamıştım. Nasıl kontrol edilir bile bilmiyordum.

Merdivenlerden çıktıktan sonra gelen ilk katta soluklanmak ve etrafı dinlemek için sessizce birkaç saniye bekledim. Karanlık gezegenin karanlık bir apartmanında elimdeki notla gecenin karanlığında tek başıma notta yazılan yere gidiyordum. Kötünün içinde iyisi olmasa bile en az kötü seçenek bu gibi gelmişti. Fakat üst kata çıkmaya başladıkça kaçabilme olasılığım düşüyor ve düşünceler beni boğuyordu. Kalp atış hızım en üst ritmini bulmuştu. Bunun aksine nefes alışverişlerim adımlarımın yavaşlığına inat nasıl hızlı olunur kanıtlamaya çalışıyor gibiydi.

Aklım karışık olsa da verdiğim kararı sorgulamayı bırakmam gerektiğinin farkındayım. Sakinleşmek adına birkaç derin nefes alıp verdim. Merdiven basamaklarını zar zor seçiyordum. Diğer kata çıkan merdivene doğru birkaç adım atmamla bu iki kat arasında bulunan pencereyi görmek biraz olsun rahatlattı. Çünkü içeri sızan sokak lambası diğer katı az da olsa aydınlatıyordu. 

Merdiven bitiminde kare çerçevenin içinde küçük bir aydınlatmanın vurmasıyla dahi ışıldayan kat numarası ile ikinci katta olduğumu anladım. Sağımda olan kapıyı görsem de tam olarak rengi ya da yanında tabela olup olmadığını anlayamadım. Ama sol tarafımdaki kapının rengi seçiliyordu. Beyaz kapının yanında açık yeşil karenin üstünde büyük harflerle yazılmış beyaz yazı oldukça okunaklı ve kendiliğinden ışıldar gibiydi: "CEVHER DİYARI".  Zihnimi yokladığımda bu kelimelern tanıdıklığına dair hiçbir şey bulamadım. Oldukça yabancı gelmişti. 

Kapının yanından geçerken hissettiğim soğukluk ile kapının ardında olanları görebilecekmişim gibi dikkatlice baktım fakat ne bir görüntü gördüm ne de bir ses. İçeriden gelen dondurucu derecede olan soğukluk da neyin nesiydi?

Hayatım boyunca sormadığım soruyu son birkaç saattir üst üstte soruyordum. Ancak sorular arttıkça cevapların sayısında bir değişiklik olmuyordu. Sıfır cevap. Evet elimde hiç cevaplanmış soru yoktu.

Daha fazla kapının önünde beklemenin pek faydalı olacağını düşünmediğim için sonunda notta da yazan üçüncü kata çıkabilmiştim. Koruyucu pelerimi etrafıma sararak üçüncü katın alt katlardan farklı olan koridoruna şaşırarak baktım. Burası loş ışıklarla aydınlatılmış, ikiden fazla kapının bulunduğu uzunca koridora sahipti. İlk iki katı görmeyip direkt üçüncü katı görsem pansiyongibi bir yerde bulunduğumu söylerdim. Oda numaralarına vuran küçük ışıklar sayesinde sırasıyla numaraları okumaya başladım.   

Bir numaranın altında bir isim yazıyordu: Algin  Vera. Diğer kapıların önünden de dikkatli bir şekilde geçerek ve numaraların altlarında isim yazıp yazmadığına bakarak beklemem gereken beş numaraya kadar geldim. Sadece bir numaralı kapıda birinin ismi yazıyordu. Diğerlerinde sadece numaralar vardı.  Yazan ismi aklımın bir köşesine yazarak bu katta olmamı gerektiren duruma geri döndüm.

Notta söylenen odayı açmak için elimi kapıya doğru uzattığımda kapıyı açabilmek için ne bir anahtar girişi, ne bir şifre yazacak yer ne de bir kapı kolu görebildim. Sağ elimi kapının pürüzsüz yüzeyine dokundurdum. Biraz baskı uygulayıp geriye doğru ittiğimde hiçbir hareketlilik olmadı. Üçüncü kat ve beş numaralı kapıya geldiğimde tam olarak açılmayan bir kapıyla karşılaşmak beklediğim bir şey değildi. Oysa notta orada beklemem istendmişti. Daha kapısını açamadığım yerde nasıl bekleyebilirdim? 

Bu sefer kapıyı açabilmek için sol elimi kapıya koydum. Sol elimdeki nottuda kapıya değdirmiş oldum. Notta bulunan harfler kapıya değmesiyle birlikte ışıldadı. Notun değdiği kapının yüzeyleri de ona karşılık verir gibi yanıp sönüyordu. İlk defa şahit olduğum olay karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Kapının küçük bir bölümünde dijital bir bölme belirdi. Yukarıdan aşağıya akan yazılarla birlikte tık sesiyle kapı açıldı. Odaya girmeme engel olan kapı sola doğru kayarak içeri geçebilmem için sanki duvarın içine saklanarak daha önce odayı dışarıdan girişler için hiç bulunmamış gibi ortadan kayboldu. Tedirgin ve temkinli adımlarla içeri adımladım. Bütün gövdemle birlikte içeriye girdiğimde önümde beliren ve bir şekilde elimde bulunan kağıdın sanal hali gibi ışık oyunu ve dalgalanması ile oluşan havada bir saydam ekran oluştu. Not şeklinde ekrandan yazılar akıyor ve biri tarafından da yazılanlar seslendiriliyordu.

"Beklenen misafir geldi beş numaralı oda. Misafirine birkaç saatliğine ilgi göster. Hoş geldin Nüha. Ben Dilay. Şimdilik sistemde dikkat çekmemek ve Arazat güvenliğine yakalanmamak için sadece yazı ve ses ile bağlantı sağlayabiliyoruz. İstediğin şifreyi girerek  odanın kapısını içeriden kapat.  Sen güvenle dışarı çıkasaya kadar oda senin emrin altında. Bizimle güvendesin. Sabah görüşürüz. Kendine dikkat et."

Berrak ve net şekilde konuşan kızın sesi kaybolduktan bir saniyeden daha kısa sürede önümde açılan ekranda kaybolmuştu.  Ben daha benimle konuşan kişiye kim olduklarını soramadan Dilay ve ekran çoktan gitmişti. Ardından sessizliği bölen sesi işittim.

"Nüha Selim, beş numaralı odaya hoş geldin. Seni ağırlamaktan mutluluk duyuyorum. Sisteme girmek istediğin şifreyi lütfen kapının yanında bulunan tabloya çiz."

Odanın derinlerinden gelen ses ile etrafımda birilerini aradım. Odanın yanında bulunan tabloya şifreyi çizerek kapının kapanmasını sağladım. Kapının kapanmasıyla birlikte odanın ışıkları parlamasını daha da artırdı. Etrafa göz gezdirince  yataktan ve iki kişilik kanepeden oluşan bir odayla karşılaştım. Odanın bir duvarında bulunan normal kapının tuvalet ve banyo olduğunu varsayarak direk kanepeye oturmak için harekete geçecekken odanın sesini tekrar duydum.

"Güzel bir seçim, benimle paylaşılan kişisel bilgilerindeki gibi farklı birisin."

Odanın şifreyi kastettiğini düşünerek hafifçe gülümsedim. Farklı olmak istiyor muydu tartışılırdı. Sadece iyi olmak istemiştim. Ama iyi olmaya çalışırken kime güvenmem gerektiğini şaşırmıştım. Artık vücudum yorgunluğu hissettirmeye başlamıştı. Yatak tam kapı açıldığında hedefte kaldığından dolayı yatmak için daha köşede kalan kanepeyi seçtim.

"Işıkları biraz kısabilir misin, beş numaralı oda?"

Saatler sonra sesimi ilk defa duyuyordum. Yorgun ve titrek bir şekilde çıkmıştı. Ne kadar çabalasam da korktuğum sesimden anlaşılıyordu. 

"Tabi ki, Nüha."

Odanın cevabıyla birlikte gözlerime rahatsızlık veren ışık odayı tamamen karanlığa bırakmayacak şekilde odaya bir loşluk katarcasına azalmıştı.  Günlerdir birileri kovalıyor da ben kaçıyormuşum gibi kendimi yorulmuş bir halde hissediyordum. Karanlığın güneşe teslim olup sabahın gelmesiyle birlikte yeni bir sayfa açılacaktı hayatımda. Bu sefer iyi insanların arasında olma dualarıyla gözümü kapattım.

*****

Yorumlar